20 Nisan 2008 Pazar

PAZARTESİ SABAHI

Bir Pazartesi sabahı daha açıldı önünüzde. Hafta sonu yorgunluğundan henüz ayılmadan, sabah trafiğinde tekrar yoruldunuz belki de. Kimin nerde ve nasıl olduğunu bilmeden yazıyorum sizlere. Bundan böyle de hiç usanmadan yazacağım. Elimden geldiğince, dilim döndüğünce, hatırlatmak için yazacağım. Neyi mi hatırlatmak? Bir siz olduğunu sizden içre!

Dışınızda her ne olursa olsun, içinizde pırıl pırıl duran o öz kıpır kıpır olmalı bu günlerde. Malum mevsim bahar. Ona kulak vermeniz lazım. Dağa, taşa, dala, toprağa su yürümüşken, karıncalar yollara düşmüşken, o içinizdeki cıvıl cıvıl özün de harekete geçme zamanı…

Bu dört günlük oğlağın gözündeki merakla bakabilsek her güne... hep kıpır kıpır kalabileceğiz. Hadi köye gelin artık. Evin resimlerini de ekledim. Doğanın uyanışını birlikte yakalayalım.








Bu bir dut ağacı, kendi halinde sonbaharını, kışı yaşadı böylece....











Sonra su yürüdü dallarına.. Canlanmaya başladı.









Şimdi en taze giysisi üstünde...
Meyve vereceği günü bekliyor...






Meyvesi yere düşse tohum olacak...
Mideme düşse, kimbilir hangi hücreme dönüşecek...
Kesin bir şey var;
dönüşecek ama ölmeyecek...
Ya biz? Dönüşümü rafa kaldırmış,
ölümle defter mi kapamışız?

Bu Pazartesi (21 Nisan, sabah 11 de) radyo programımızda
enerji kavramını, frekans kavramını ele alacağız.
Hani bazen enerji doluyoruz, bazen frekansımız tutuyor birileriyle...
bazen de tutmayıveriyor hani... Radyoda buluşmak üzere diyelim.

1 yorum:

Tijen dedi ki...

Sevgili Ayla,
Şu anda pazartesi, saat 11:21.
Programını dinlemiyorum bugün ama yazılarını okudum. Oh dedim, iyi ki gitmişler. Tadını çıkarsınlar. Bir zamanlar ben de karavanda yaşamak düşü kurmuştum. O günleri anımsattın bana. Olmaz diye bir şey yok. Olur elbet. Bakarsın sizin yamacınıza gelirim, kimbilir?